Hibe sözleşmesi, genellikle bir tarafın diğer tarafa bir malı ya da hakkı karşılıksız olarak devrettiği resmi bir anlaşmadır. Türk Medeni Kanununa göre hibe, bir tarafın (hibe eden) diğer tarafa (hibe alan) bir malını veya mülkünü karşılık beklemeden vermeyi taahhüt ettiği ve bu taahhüdün karşı taraf tarafından kabul edildiği bağlayıcı bir sözleşmedir. Hibe eden tarafın bu hareketi, genellikle iyi niyet, cömertlik veya sosyal sorumluluk bilinci gibi sebeplerle motive edilir.
Hibe sözleşmeleri, en yaygın olarak nakit para, taşınmazlar, araçlar veya değerli eşyaların bağışlanması durumlarında görülür. Örneğin, bir aile üyesinin başka bir aile üyesine evini hibe etmesi ya da bir iş insanının bir hayır kurumuna ciddi miktarda para bağışlaması bu kapsamdadır. Ayrıca, hükümetler veya büyük kuruluşlar da çeşitli nedenlerle diğer ülkelere ya da organizasyonlara hibe yapabilir.
Hibe sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bazı hukuki koşulların yerine getirilmesi gerekir:
1. Kesin ve Net Taahhüt: Hibe sözleşmesinde hibe edenin neyi, hangi koşullar altında ve ne şekilde hibe ettiği açıkça belirtilmelidir.
2. Kabul: Hibe sözleşmesinde hibe edilen tarafın hibeyi kabul etmesi gerekir, bu kabul ya sözleşmede yazılı olarak yer alır ya da hibe edilen mülkü almakla fiilen gerçekleşir.
3. Karşılıksızlık: Malın veya hakkın karşılıksız olarak verilmesi esastır. Eğer bir karşılık varsa, bu bağlamda artık hibe değil, bir çeşit alışveriş veya satış sözleşmesi söz konusu olur.
4. Hibe Sözleşmesinin Noter Onayı: Özellikle taşınmazlar söz konusu olduğunda, hibe sözleşmelerinin noter huzurunda yapılması ve resmi olarak tescil edilmesi gerekebilir.
Hibe sözleşmesi, sosyal ve ekonomik hayat içinde önemli bir yeri olan cömertlik ve dayanışmayı hukuki bir çerçevede formalize eder. Aynı zamanda, hukuki güvenlik sağlayarak hibe edenin iradesinin açık bir şekilde ifade edilip, hibe alanın da haklarının korunmasına olanak tanır.